Pozitivizm

Komîteya Perwerdê ya KCK'ê

Pozitivizm terimi, Fransızcada “gerçek, olgu, kesin kanıtlanmış, olumlu” anlamlarına gelen pozitif kelimesinden türetilmiştir. Bu terimi ilk kez bilimsel yöntemin önemini ve sosyal felsefe bakımından ifade ettiği anlamı belirtmek üzere kullanan, Fransız düşünür ve pozitivizm okulunun kurucusu olan (ö.1825) Saint Simon’dur. Pozitivizmi felsefi bir sistem haline getiren ise, bir süre Simon’un sekreterliğini de yapmış olan öğrencisi (ö. 1857 )Auguste Comteo’dur.

Comteo, Saint Simon’un toplumu pozitivizmle düzenlemeye dair düşüncelerini, esasını “Üç Hal Yasası’nın”  oluşturduğu kapsamlı bir sisteme dönüştürür. İnsanlığın teolojik, metafizik ve bilim olmak üzere üç düşünsel merhaleden geçtiğini, ilk ikisinin yıkıcı-negatif, sonuncusunun (bilim) ise yapıcı-pozitif olduğunu belirtir. Comteo, insanlık tarihinin bu üç aşamalı zihinsel gelişiminde her aşamanın bir öncekine göre daha ileri ve gelişkin olduğunu ileri sürer.  

Comte, teolojik aşamada insanlığın olay ve olguları doğaötesi güçlere dayandırdığını, metafizik aşamada olgulardan uzak bazı kavramlarla olayları açıkladıklarını, sonuncu aşamada ise, doğru bilginin gerektirdiği gibi, açıklamak istedikleri olguları gene bu olgulardan elde ettikleri verilere dayandırmayı öğrendiklerini belirtir. Olguya dayalı gelişen bu aşamanın, pozitivizmin hüküm sürdüğü pozitif aşama olduğunu dile getirir.

Comte bu süreci bir insanın çocukluktan ergenliğe, ergenlikten olgunluğa geçiş aşamalarına benzetir.

Bu aşamalar insanlık tarihine ait ilerlemenin zorunluluğunu ifade etmektedir. İlerleme ise bu sürecin yalnızca araçları olan fertler tarafından değil tarihin gerçek öznesi olan insanlık tarafından gerçekleştirilmektedir. Comte’un felsefesinde insanlık büyük varlık olarak adlandırılmakta, insanlık büyük fetiş (yeryüzü) ve büyük yol ile (uzay) birlikte bir üçleme oluşturmaktadır. Söz konusu üçlemede insanlık geleneksel dinlerin Tanrı’sıyla yer değiştirmesi gereken bir tanrısallığa sahiptir. Comte tarafından bu suretle bir bilim ve insanlık dini şeklinde tanımlanan pozitivizm, yöneticilerini pozitivist filozofların teşkil ettiği ve ilkeleri sınırlı birtakım özgürlüklere rağmen pozitivist dinin temel inançlarından sapmayı imkânsız kılan mutlakiyetçi bir rejim öngörmektedir. Filozofa göre bilimler pozitif aşamanın gerekli kıldığı biçimde ve zirvesinde sosyoloji yahut öteki adıyla sosyal fiziğin yer aldığı bir hiyerarşi içinde sıralanır. Bilim olguları hesaplayıp öngörecek, bu öngörüler de bilime dayalı doğru uygulamayı mümkün kılacaktır.

Comteo’nun öncülüğünde gelişen ve doğa bilimini temel alan pozitivist sosyal bilim, doğal gerçeklik ile toplumsal gerçeklik arasında her hangi bir farkın olmadığını, tıpkı doğal gerçeklikte olduğu gibi toplumsal gerçekliğin de bağlı olduğu nedensel, değişmez yasaları olduğunu ileri sürer. Pozitivist yaklaşım, bu yasalara doğa bilimsel yöntemler kullanılarak ulaşılabileceğini, söz konusu yasalara ulaşılması halinde ise, topluma yönelik öngörülerde bulunmanın ve toplumsal olayları kontrol etmenin mümkün olabileceğini savunur.

Pozitivizmin ideolojik-felsefi kabullerini şu şekilde sıralamamız mümkündür.

a) Bilimsel bilgi tek geçerli bilgidir.

b) Bilginin mümkün olan yegâne nesnesi olgulardır; metafizik ve teolojik düşünceler olgusal karşılığı olmayan spekülasyonlardan ibaret olup anlamsızdır.

c) Felsefe bilim dışı bir yönteme sahip olamaz; onun görevi bütün bilimler için ortak olan genel ilkeleri bulmaktır.

 d) Evrensel ve önsel nitelikli tek bir yöntem söz konusudur ve bu yöntem hem doğa hem de beşerî bilimler için aynıdır; bütün bilimler fiziğe indirgenebilir.

e) Gerçeklik, duyu ve deneylere konu olan olgulardan ibarettir. Cevher, ruh, metafizik sebep gibi kavramların bilimsel açıklama gücü yoktur.

f) Bilginin tikel ve somut nesnelerden başka gerçek bir referansı yoktur. Bilinebilen dünya tikel ve gözlemlenebilir olguların toplamından ibarettir. Bilimdeki soyut kavramlar deneylerin derlenip kaydedilme yönteminden başka bir şey değildir ve deney ötesi olan bağımsız bir gerçeklik alanına atıfta bulunmaz.

g) Bilimsel yöntemin birliği. Bütün deney/deneyim alanları için tek bir bilimsel araştırma yöntemi vardır. Bazı bilimlere ait alanların niteliksel farklılık ve kendine özgü nitelik arzettiği iddiasıyla birden çok yöntem var sayılamaz. İdeal bilimsel yöntem ise fizik biliminin yöntemidir

Gün geçtikçe pozitivizmin sosyoloji üzerindeki yoğun etkisi kırılmakta felsefi, ideolojik ve siyasi bağlantıları üzerinden çok yönlü ve birçok cepheden eleştirilmektedir. Çünkü gözlenemeyen, altta yatan mekanizmalara odaklanmayan araştırmalar, yüzeysel kalmakta ve yanıltıcı bulunmaktadır. Günümüz sosyologları, toplum üzerinde yapılacak çalışmalarda son derece kompleks birçok yöntemin birlikte kullanılması gerektiğini düşünürler. Örneğin bir saha çalışması yapılacağı zaman günümüz sosyologları, saha çalışmasının yapılacağı topluluğun kültürünün tüm dinamiklerini dikkate almaya çalışırlar. Yani onlar Comte gibi bütün toplumları tek bir “gerçek”liğin versiyonları olarak görmezler.

Pozitivizm Eleştirisi

Çıkışından günümüze pozitivizme yönelik birçok sosyolog, filozof, düşünür vb. tarafından kapsamlı eleştiriler yapılmıştır, ancak  en yoğun ve köklü eleştirileri eleştirel kuram, diğer adıyla Frankfurt okulu yapmıştır. 

Frankfurt okulunun pozitivizm eleştirisi

  • Pozitivizmin sadece var olanı ele alması, gerçekliği olandan ibaret sayması ve onu kutsallaştırması.
  • Değişime karşı düzeni savunması, hakim düzeni doğal sayması, statükoyu gerçeklik yerine koyması ve kapitalizm lehine toplumsal dönüşümü engellemesi
  • Varlığı olgular üzerinden açıklaması, özü ihmal etmesi ve olguyu fetişleştirmesi
  • Metafiziği reddetmesi
  • Felsefeyi bilimin güdümüne alması ve felsefeyi olguya uydurmaya kalkışması
  • Topluma maddi bir obje gözüyle bakması ve toplumsal dönüşümde rol ve  irade sahibi olan toplum bireylerini nesnelleştirerek özgür iradeyi yok sayması
  • Olguları değerlerden kopararak dünyayı şeyleştirmesi
  • Bilgiye sınır çizmiş olması, aklı ve bilgiyi araçsallaştırması
  • Bilinmeyene yönelik öngörüde bulunması ve eleştiriye uzak durması
  • Bilimi tek geçerli yöntem sayması ve ilerlemenin başlatıcısı olarak görmesi
  • İnsana mekanik bir belirlenimcilik taslağı çerçevesinde yaklaşıyor olması
  • Pozitivzmin doğru ilkesinin burjuvazi düşüncesiyle de yakın ilişki içerisinde olması
  • Varlığı açıklamada, algılama temelli doğrulama ilkesini yeterli sayması  

 

Sînan Şahîn