Eğitimde Yabancı Dil Sorunu ve Sonuçları

Toplumlar, tarihten günümüze hep ilişki içinde olmuş, dil ve kültür bakımından birbirilerini etkilemişlerdir. Bu durum doğal yollarla, yani kültürlerin zenginlik ve üretkenliklerine bağlı olarak birbirilerini etkilemesi biçiminde olduğu gibi, devletleşen bir kültürün ya da egemen bir gücün adına hareket ettiği bir dil ve kültürü, farklı dil ve kültüre sahip olan halklara sistematik şekilde dayatması biçiminde de gerçekleşmektedir. İkincisi çıkışından günümüze halklar üzerinde sıkça uygulanan bir yöntemdir. Günümüzde Türk, Fars ve Arap ulus devletleri Kürt halkına, kürtlerin dil ve kültürü üzerinde bu yöntemi uygulamaktadırlar.
Kapitalist modernite, farklı yol ve yöntemlerle halkları sömürmekte, dil ve kültürleri kırıma tabi tumaktadır. Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve askeri ilişkiler yoluyla, evrensellik söylemini de kullanarak halkları toplum kırıma uğratmaktadır. Anglo sakson kültüre dayalı bu uygulamanın en bariz örneği ise evrensel dil konumuna yükseltilen ingilizcedir.
İsveç Ulusal Ansiklopedisine göre dünyada Mandarin ( Çince ) ve İspanyolcadan sonra 360 kişi İngilizce konuşmaktadır. Yanı sıra, yaklaşık bir milyar kişi ise İngilizceyi ikinci dil olarak kullanmaktadır.
Birçok ülkenin eğitim sisteminde yabancı dil öğreniminin varolduğu bilinmektedir. İlginçtir ki bu ülkelerde yabancı dil olarak ağırlıkta öğretilen İngilizcedir. Dahası, İngilizce 55 ülke de resmi dil konumundadır.
Günümüzde İngilizce’nin öğrenilmesine yönelik destekleyen ve karşı duranlar olmak üzere iki temel yaklaşım öne çıkmaktadır. Destekleyenler, evrensel dil olarak ingilizce’nin yaygınlık kazanmasını, iletişimde uluslararası dil ve kültür konumuna yükselmesini saygıyla karşılamakta ve normalleştirmektedirler. Websitetup.org’un araştırma verilerine göre 2021’ de internette işlenen konuların % 59’u İngilizcedir.
Evrensel dil söylemiyle sürdürülen bu dayatmaya karşı çıkanlar ise, dilin halklar açısından önemi üzerinde durmakta, bu dayatmanın kapitalist moderniteyle bağlantısına dikkat çekmekteler. Toplumların varlıklarını dil yoluyla sürdürdüğünü, dilini yitiren toplumların ayakta kalamayacağını, varlık sorunuyla karşılaşacaklarını belirtmektedirler. İngilizce’nin bu tarzda dayatılmasını halklara, yerel dil ve kültürlere yönelik bir toplum kırım politikası olarak görmektedirler.
Dünyanın birçok ülkesinde ingilizce’nin eğitim dili olması yönünde talepler sözkonusudur. Bu ülkelerden biri Malezyadır. Malezyada çoğunluğun kullandığı dil (bahasa Malaysia) Malayca’dır. Malezya hükumeti 2002 de matematik, fizik gibi derslerin İngilizce görülmesi yönünde bir proje sundu. Proje, diğer derslerin olduğu gibi kalmasını yani Malayca görülmesini matematik, fizik gibi derslerin ise ilk okuldan Üniversite ye kadar ingilizce olmasını öngörüyordu. Geniş bir kesimin muhalefetine karşılık bu proje 2003 yılında pratikleştirildi. Beş yıllık uygulamanın ardından, Malezya öğretmenler kurulunun yürüttüğü incelemelerde öğrenciler de ciddi bir gerilemenin yaşandığı görülmüştür. Projenin uygulamasına muhalefet eden kesimlerin kaygıları haklı çıkmıştı. Bu projenin yol açtığı olumsuz sonuçlar üzerine gelişen tepkiler, Malezya hükumetini geri adım atmaya zorlamıştır.
Diğer bir örnek Singapur’dur. Singapur da Malay, Mandarin ve Tamil olmak üzere üç başat dil bulunmaktadır. Singapur’un bağımsızlığını kazanması sonrasında 1987 de Singapur hükumeti ülke de genel eğitimin İngilizce yapılmasını kararlaştırdı. Bu kararın uygulamasıyla Singapur otantik dil ve kültürlerin unutulması kadar yetişmekte olan yeni nesili de kaybetmiştir. Öğrencilerin çoğu Üniversite den mezun olduktan sonra Singapurda kalmak istememekte, dönmemek üzere Avrupa vb. ülkelere göç etmektedir.
Her halk kendi dil ve kültürü üzerinden gelişir. Farklı dil ve kültürlerin bilinmesi, öğrenilmesi ise dünyayı daha iyi tanımalarına yol açar. Yabancı dillerin öğrenilmesi özelde ise İngilizce’nin öğrenilmesi gereklilik halini almıştır. Ancak bu durum İngilizceénin yada farklı bir dilin ana dilinin yerine geçmesi, öncelik halini alması anlamına gelmemektedir. Çeviriye ağırlık verilerek farklı dil ve kültürlere ait bilgi vb. zenginlikleri dilimize çevirmemiz mümkündür. Bu durum, gerek bilgi gerek ise edebi açıdan dil ve kültürleri zenginleştirir. Farklı dil ve kültürleri bilmek, öğrenmek başka birşey, o dil de eğitim görmek başka bir şeydir. Anadilin temel alınması, kullanılması koşuluyla farklı dil ve kültürleri bilmek anlam kazanabilir.
Rubar Muhammed